REKLAM ALANI

10 Ağustos 2013

Mirên Zımanê Xozayê Feqiyê Teyran

Feqiyê Teyran'ın, 1590-1660 yılları arasında yaşadığı sanılmaktadır. Kürt edebiyatında önemli bir şair, masal ve destan yazarıdır. Feqiyê Teyran; Şexê Senan, Qiseya Bersiyayî ve Qewla Hespê Reş adlı eserlerin yazarıdır. İlk Kürt düzyazı yazarlarındandır. (Ber Sîs)
Feqiyê Teyran , medrese eğitimi almış, okumuş, bilge bir kişiliktir. Onun zamanında Ortadoğuda ve Kürdistan'da dinî medreseler vardı. Bu medreselerde islamî bilgiler, dil ve edebiyat dersleri verilirdi. Feqe ismi, ilimden/talebe kelimesinden; Teyr/kuş ise "Mentiq et-Teyr" adlı eserden gelir. Bu, Ferîdeddîn Attar'ın çokça bilinen eseridir. Anlamı; "Kuşların konuşması"dır.
F.Teyran'ın Ferîdeddîn Attar ile ilişkisine bakıldığında; Teyran'ın hem düşünsel anlamda hem de şiir yazış tarzı bakımından ondan büyük oranda etkilendiğini görülür. Mevlana da Ferîdeddîn Attar'ın tasavvuf anlayışından çok etkilenmiştir. Teyran'ın da yazdığı "Şêxê Senan" adlı eseri önce Ferîdeddîn Attar kaleme almıştır.
Feqiyê Teyran, Kürt edebiyatında doğa, aşk, tasavvuf üzerine yazan önemli şairlerdendir. Halk arasında tanındığını, bilindiğini söylemek yanlış olmaz. En çok bilinen ismi Feqiyê Teyran olmakla beraber şiirlerinde; Feqê Têra, Feqîyê Gerok, Meksî, Xoce, Mîr Mihê, Mîm û Hê gibi isimler kullandığını görebiliriz. Asıl ismi Muhemmed'dir. Araştırmalar kendisinin toplumun üst kesiminden bir insan olduğunu hatta mîr olabileceğini göstermektedir. İsmini kullandığı bir bölüm;
Gul im di destê xaran
Bi ismê Muhemmed nav im.
Bilbil im di gulzaran
Ji işqê lew zerbav im.
Bütün eserleri toplanabilmiş değildir çünkü halen çoğu ya kayıptır ya da henüz gün yüzüne çıkarılmayı beklemektedir. Araştırmalar, Melayê Cizîrî ile yaklaşık olarak aynı dönemde yaşadıklarını göstermektedir. Bazı araştırmacılar, Melayê Cizîrî ile Feqiyê Teyran'ın birlikte şiir okuduklarını dile getirmektedir. Mehmet Emin Bozaslan'a göre Teyran ve Melayê Cizirî arasında diyalog şeklinde bir şiir de vardır. Gerçekten de Teyran'ın ürünleri arasında "Feqe û Melê" adlı bir şiir vardır. Aynı dönemde yaşadıkları için ikisinin de dönemin önemli merkezlerinden olan Cizre'deki Medresa Sor'da yetişmeleri ve orada ders vermiş olmaları kuvvetle muhtemeldir. İlişkilerine dair örnek;
Selama min heqiri, sedefek divê têkin
îro li Cizîrê heq e, li Melê kin
Teyran, tabiattan etkilenmiş bir şairdir. Aşağıdaki şiirinde Divan edebiyatındaki Hüsn-ü Ta'lil sanatını kullanmıştır. Aşık, suya benzetilmiştir. Aslında su, sevgili için akmaktadır. Sevgili, suyun kenarında yetişen bir servi/selvi ağacıdır. Selvi ağacı, naz ve eda ile salına salına yürüyen sevgiliyi ifade eder. Servi ağacının kurumaması için akarsu yatağını ona doğru yönlendirir. Amaç sevgiliyi yaşatmaktır. Servi ağacının özelliği sevgili gibi ince, uzun ve narin olmasıdır. Ayrıca su, temizliğin, bereketin, arınmanın, güzelliğin ifadesidir. Su, hayatın kaynağıdır. Ab-ı hayata/hayat suyuna ulaşan beşerî anlamda sevgiliye, ilahi anlamda Allah'a ulaşmış olur. Allah'a ulaşan bilge insandır. Bilge insan ise ermiş insan demektir. Şairlerin amacı da visal yani kavuşmadır. Aslında sevgili bir anlamda da Allah'a ulaşmanın bir aracıdır. Manevi olarak Allah'a kavuşmak için dünyadan vazgeçmek gerekir. Bu da gönül ile olur. Onun bilgisiyle donanmaya çalışmak, arif olmak vasıldır. Sabır göstermek bu anlamda çok önemlidir. Şüphesiz ki aşığın devası sabırdır. Aşık/kul ancak sabır ederse bunun karşılığını alabilir. Fuzulî de Teyran'dan önce "Su Kasidesi"ni kaleme almıştır. Feqî'nin "Ey avê/Ey Su" şiirinden birkaç dize;
Ey av û av ey av û av
Ma tu bê eşq û muhbetê
Mewc û pêlan tavêy belav
Be sekne û bê rahetê

 Ji işqa kê her têy û têy
 Heta kengê her bêy û bêy
 Bo min bêjê heyranê kêy
 Da ez bizanim qissetê
 
  Lazim te mehbûbek heye
  Yan dost û metlûbek heye
  Yan meyl û mensûbek heye
  Lew bê libas û kîswetê
Sîmurg hikâyesinde de (otuz kuş) "sabırlı olmak" çok önemlidir. Allah'a ulaşmak için yedi vadinin aşılması gerekir. Bu hikâyede "kuş" bir imgedir. Bu yedi vadinin hepsinin de hedefe giderken insanı test etmek için birer adı/özelliği (talep, aşk, marifet, istiğna(gönül tokluğu), tevhid, hayret, fakr û fenâ-yokluk vadisi) vardır. Burcu Aktaş'ın cümleleri ile; "Mantıku't-Teyr'da, kuşlar hakikat yolunun yolcuları, Sîmurg ise Tanrı'nın simgesidir. Zahmetli bir yolculuğun sonunda yedi vadiden de geçip sonunda Sîmurg'a varan kuşlar, aslında Sîmurg'un kendilerinden başkası olmadığını görürler. Vahdet-i Vücud'a, varlık birliğine ulaşırlar. "Hakk'ın halkın bütünü olduğunu" idrak ederler. Dünyevî isteklerden vazgeçmek gerektiğini ifade ederler." Bütün zorlukları aşarak hedefe ulaşan kişi insan-ı kâmil olur. Yani Allah'a ulaşmış olur. Bunun için en önemli şey sabırlı olmaktır. Tüm bunlar ışığında F.Teyran'ın bu düşüncelerden etkilendiğini söylemek doğru bir yaklaşım olur.
Feqiyê Teyran'ın, insana ve Allah'a dönük bir yaklaşımı vardır. Aşk temasını birçok şiirinde işlemiştir. Duygularını gerçekçi bir şekilde ifade ettiği gibi benzetmeler ve mübalağaya da başvurduğunu söylemek gerekir. Şiirlerinde lirik ve pastoral bir tad vardır. Mehmet Uzun, Teyran'ın şairliğinin olgunluk döneminde kendine özgü, rahat, akıcı, sözlü anlatım geleneğine dayalı bir üslûp yarattığından söz eder. Ancak aşağıdaki örnekten de anlaşılacağı üzere Divan edebiyatı geleneğinden etkilenmiş olması güçlü bir ihtimaldir. Divan edebiyatındaki aşık-maşuk ilişkisi birçok şiirinde büyük oranda vardır. "Aşık-seven" hep acı çeken, "sevgilisine-maşuka" ulaşmanın yollarını arayan fakat bir türlü ulaşamayan kişidir. Sevgili, "ab-ı hayat"tır yani hayat veren sudur. Ab-ı hayattan bir yudum su içen ölümsüzleşir. Çünkü ab-ı hayat ölümsüzlük suyudur. Aşağıdaki şiirde sevgiliden bahsederken sürekli birbirini tamamlayan tezatlardan(karşıtlık-zıtlık) yararlandığını görüyoruz.
Bizan ku min yar tu yî
Dil jê birîndar tu yî
Ez kuştim yekcar tu yî
Kubkub li min yar çar tu yî
Bi dest û hem yar tu yî
Pir li min kubar tu yi
Ê b'xezeb sendî ez im
Di qeyda benda ez im
 Xweş qeda  elîa tu yî
Cama peyala tu yî
Xweş-bejn û bala tu yî
Delal di mala tu yî
Berbextê tala tu yî
Nîmetê ala tu yî.

Ê b'şewqa xala tu yî
Daîm dinalî ez im
Zar zar dikalî ez im
Harot di çalî ez im
Dûr ji wî halî ez im
Yar di xeyalî ez im
Aşık, sevgilinin aşkından her daim belengaz, mest ve sarhoştur. Aşık/bülbül, her daim gülün-sevgilinin bahçesinde öten, yalvaran, feryat eden, mum gibi yanıp kül olan, acı çeken ama bu acıdan da memnun olan kişidir. Gül, gonca gibidir henüz açmamıştır. Aşık/bülbül şakıya şakıya sonunda goncayı gül yapar.
Îro ji destê husna hebîb sergeşt û heyranim ez 
Min eşqû û muhbet bûn nesîb sewadê sergerdan im ez
Bilbil im daîm dixwînim ez yaqîn ez te bibînim 
Dîn dibim sewda dimînim serxoş û sekran im ez
Nalîna teyr û tuyûran kalîna çeng û bilûran 
Xulxulên di qesr û qusûran bilbilê xoşxan im ez
Feqiyê Teyran şiirinde, aşkın dolayısıyla sevgilinin anlatımı doğadaki benzetmelerle güçlenir. Sevgili; gerdanzer, dêmqemer, fener, nazik, reyhan, gul, quling, dîlber, kewser, bejn zirav, horî, bisk sîyah, vb. kelimelerle anlatılmıştır. Divan edebiyatında siyah saç, genellikle "ağ"a benzetilir. Ağ ise aşık için zor bir tuzaktır. Saç, şahbazdır yani avlayıcıdır.
Bêhiş kirim zulfê du reş, 
Biskê siyah, bîhnê di xweş, 
Ey duxterê, çapik bi meş, 
Wêran ezim, malim xirab. 

Bêk'êf kirim zilfê du reş, 
Biskê siyah, zilfêd qemer, 
Eşq û muhbeta min li ser, 
Wêran ezim, malim xirab.
Şiirlerinde ölüm teması hatta dünyanın gelip geçici olduğu fikri açıkça hissedilir. Nice peygamberlerin, kâmil insanların bu dünyadan gelip geçtiğini belirtir. Aşağıdaki şiirinin bir bölümünde dinî kişiliklerin/önderlerin bile bu dünyadan göçtüğünü anlatır.
Ne Adem ma û ne Aîş ma
Ne nuh ma û ne Îdrîs ma 
Ne Yûsûf ma ne Cercîs ma 

Ne Eyûbê birîndar e
Ne Yehya ma ne Salîh ma 
Ne Harûn ma ne Mûsa ma
Ne Meryam ma ne Îsa ma
Aynı şiirinde kullandığı isimlerden de anlaşılıyor ki Feqiyê Teyran, tarihî olaylardan ve tarihî kişiliklerden haberdardır. Aşağıdaki dizeleri yazan şairin iyi bir eğitim almış olması kesindir.
Ne Calis û ne Soqrat man
Ne Talis û ne Boqrat man
Ne Zulqerneyn û ne Mîr'at man
Ne Cumcum ma ne Exyar e.
 Ne Eflatun û Loqman man
 Ne Dawid û Suleyman man
 Ne Fi'rewn û ne Haman man
Doğa temasının yanısıra aşk/sevgili kavramını, divan şiirine benzer kalıplar içerisinde ele aldığını söyleyebiliriz. Onun için, sevgili, düşlenen, bin bir hayal ile var edilen, ulaşılmazlığın umutsuzluğu -ama her zaman bir umut da vardır- ile adına şiirler yazılan bir varlıktır aynı zamanda. Bazı şiirlerinde zaman zaman divan şiirinde olduğu gibi bu aşkın beşeri mi/dünyevî mi, yoksa ilahi mi olduğunu anlamak kolay değildir. Fuzulî'nin Leyla ile Mecnun'unda da bunu görebiliriz. Kimi araştırmacılara göre; bu iki aşığın(Leyla ve Mecnun) amacı Allah'a ulaşmaktır. Teyran, aşağıdaki şiirini roj-güneş üzerine yazmıştır. İmge olarak güneş gerçek olsa da bazen sevgilidir bazen Alllah'tır. Sevenin gönlü sevdiği ile olmadığında virane/yıkılmış/harap/karanlık olmuştur. Gönle sevgili gelince imar olacak, nurlanacaktır. Güneş olmazsa zerre/aşıklar ortaya çıkmaz bu nedenle güneşin doğması önemlidir. Güneş bir ayna gibidir. Tabiatı belirginleştirir. Aşığın yüzünü güldürür.
Roj hilat ava bû
Erd û ezman cikî rawestabû
Dinya bi tebyetê şên û ava bû
Hey roja sor bi rengê xewe va
Bê te hêşîn nabî gul û gîha
 Tu bilind î hergav pewazê
 Erd ji te hergav dizê
 Tu mîna pêlet agir li ezman
 Germê didî deşt û zozanan
 Tu germ dikî ser û binê
 Teva û re'vur bi te dibin xine
Tanrı kavramı ve din teması şiirlerinde önemli bir yer tutar. Allah'ı ve bir kul olarak kendisini türlü şekillerde karşılaştırır. Şiirlerinde dinî kurallar, Allah'a ve peygambere övgü, tasavvuf, inanç, vadet-ül vucüt, Allah'a ulaşmak gibi temaları çokça işlemiştir. Şiirinden bir bölüm;
 
Erşê 'ezîmê ekber e
Zînet û raza merkezî
Ew kursîya heq li ser e
Bêşems û gerdûn dibezî
Heq wahid e witr e fer e
Bê newm e baxvanê rezî

 Çerxê di nêv çerxa ez im
 Ruh û rewana min u yî
 Ez hişkedar im nariz im
 Xeml û ruhana min tu yî
 Bê te neşêm gavek bez im
 Xanim mirada min tu yî
Başka bir şiirinde ise Allah'ı adeta kişileştirir.
Ellah çi zatek ehsen e
Zêde letîf û qadir î
Mexlûq hemî nexşê te ne
Vêk ra li hemyan fekirî
Hemd sena laiq we ne
Yê erşê ezim çêkirî
Feqiyê Teyran, dil olarak sade bir kullanımı olmasına karşın Arap ve Fars edebiyatını bilen, divan edebiyatı geleneğine uzak olmayan bir şair olarak karşımıza çıkıyor. F.Teyran'ın bu yönüyle medreselerde ciddi eğitim aldığı, tarihsel olarak birçok olayın ve tarihi kişiliğin farkında olduğunu söylemek yanlış olmaz. Kullandığı dilde Farsça kelimeler mevcuttur. Onun döneminde ve daha sonraki zamanlarda Kürt diliyle yazan şairlerin yanı sıra İslamiyetin etkisi ile birçok Kürt, eserlerini Arapça yazdı. Ancak Feqiyê Teyran Kürtçe ile yazmayı tercih etmiştir. İslamiyet döneminde Arapça Ortadoğulu halklar üzerinde çok etkiliydi. Kürt molla ve aristokratların birçoğu, Arapça biliyorlardı. Medreselerde ve camilerde Arapça öğretiliyordu. Arapça "mukaddes" Kuran'ın ve peygamberin dili olarak, Avrupa'da Latincenin oynadığı rolü oynuyordu. Eğitimli olması itibariyle yerel bir dil kullanmıştır demek doğru değildir. Zengin bir dili vardır. Şiirlerinde kelimeler arası anlam ilişkilerini zorlamaya çalıştığını görüyoruz.
Feqiyê Teyran şiirinde, aşkın mistik yönlerinin yanısıra somut yönlerini de bulabiliriz. Aşk zaman zaman gerçek aşk gibidir. Sevgili ya da sevgililer isim olarak verilmez. Güzelleri tanımlayan, tasvir eden kelimelerin bazıları hem halk edebiyatında hem de divan edebiyatında kullanılan kelimelerdir. Bugünden bakıldığında şiirlerinde sade bir dil kullandığını söyleyebiliriz. Benzetmeler ve söz sanatlarını çokça kullanmıştır. Eş anlamlı ve zıt anlamlı kelimeleri kullanmıştır.
İşlenen konuların içeriklerine bakıldığında toplumun sosyal sorunlarını dile getirici bir eğilim olduğunu söylemek çok doğru değildir. Ancak, aşağıdaki şiirinde kendisini acı çeken, çilekeş bir dengbêje benzetmesi ilginçtir.
Ne bay î
Ne baran î
Ne lêmişt î
Ne nar î
Hunirê giran î
Şemala dilan î
Teyrê gomanî
Dengbêjê jaran î
Şiirleri, genellikle Türk halk şiirinde kullanılan hece vezninin 8'li ölçüsüne uyar. Genellikle yarım, tam ve zengin kafiye kullanmıştır.
Baxê ku baxvan bête ber
Erdek heye ew lê nebî
Dara ku enqa bête ser
Belgek heye sih lê nebî
Kî ji nî'metê dê dit xeber
Ya Reb derê derê feyzê vebî 
Şiirinde ritmik ve müzikal bir tad olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu yüzdendir ki birçok şiiri bestelenmiştir. "Dîlber" ve "Dilo Rabe" bunlaradan en çok bilinenleridir.
Ey dilberê wey dîlberê
Feryad ji destê keserê
Avek ji avê kewserê
Wêran ez im malim xirab
Teyran'ın en önemli özelliklerinden bir tanesi de kelime tekrarları yoluyla şiirinin ölçü, kafiye ve anlamını güçlendirmesidir. "ne" ve "man" kelimeleri ile oluşturduğu mükemmel ahenge birbirine yakın anlamlı diğer kelimeler ve sesli-sessiz harfler arasındaki uyum eşlik eder.
Ne belçim man ne sinbul man
Ne ruhan man ne sorgul man
Ne hevrî man ne hevdil man
Kaynaklar
Kurdo, Prof. Qanatê, Tarîxa Edebiyeta Kurdî, Öz-Ge Yayınları, 1992

Sadînî, M. Xalid, Feqiyê Teyran, Weşanên Nûbihar, 2003

Celîl, Celîlê, Feqîyê Teyran - Şêxê Sen'anîya, Institut Für Kurdologie-Wein, 2003

Dîwana Feqiyê Teyran, Ey Avê Av, Weşanên Enstîtuya Kurdî ya Stenbolê 1998

Bozaslan, Mehmet, Emin, Dema Nû, "ji" û "li" IV, Sal 6, Hejmar 146 27 Adar 2006

Uzun, Mehmet, Kürt Edebiyatına Giriş, Belge Yayınları, Mart 1999 

Aktaş, Burcu, Yol uzun, menzil de epey uzaktı, Radikal Gazetesi, 25 Temmuz 2006 

Levent, Agâh Sırrı, Divan Edebiyatı, Kelimelerve Remizler, Mazmunlar ve Mefhumlar, Enderun Kitapevi, 4. Basım, İstanbul, 1984

Dilçin, Cem, Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, Türk Dil Kurumu Yayınları, 2000

0 yorum :

Yorum Gönder