Sesli Öyküler, “Mustafa açlıktan, yorgunluktan titriyordu” Beyaz Pantolon – Yaşar Kemal
Yaşar Kemal’in öykülerini derlediği eseri Sarı Sıcak,
1955 yılında yayınlandı. Yazarın öykü dalında verdiği bu ilk eser yazarın daha
sonra verdiği baş yapıtlarından İnce Memed’den önce yazarın Türkiye ve dünyaca
tanınmasını sağladı.
Çoğu Çukurova’da geçen öykülerden oluşan Sarı Sıcak, Anadolu insanının çevre koşulları, hastalık, açlık, yokluk ve yoksulluk içinde verdiği yaşam mücadelesini konu alır. Anadolu halkının yokluğa, açlığa, unutulmuşluğa karşı verdiği insanüstü mücadelesini anlatır. Sıcağın ve sefaletin ortasında kalan bir avuç insanın hayatla aralarındaki ince bağa sımsıkı sarılışlarının ve hayatta kalma çabalarının dramı yirmi iki hikayede dile getirilir. Birçok yönleri ile bu insanların duygularını, iç dünyalarını, gündelik yaşamın zorlu sıradanlığı içindeki yaşam kavgasına ışık tutuyor.
Çoğu Çukurova’da geçen öykülerden oluşan Sarı Sıcak, Anadolu insanının çevre koşulları, hastalık, açlık, yokluk ve yoksulluk içinde verdiği yaşam mücadelesini konu alır. Anadolu halkının yokluğa, açlığa, unutulmuşluğa karşı verdiği insanüstü mücadelesini anlatır. Sıcağın ve sefaletin ortasında kalan bir avuç insanın hayatla aralarındaki ince bağa sımsıkı sarılışlarının ve hayatta kalma çabalarının dramı yirmi iki hikayede dile getirilir. Birçok yönleri ile bu insanların duygularını, iç dünyalarını, gündelik yaşamın zorlu sıradanlığı içindeki yaşam kavgasına ışık tutuyor.
Kitap ismini içinde geçen Sarı Sıcak isimli bir
öyküden alır.
Beyaz PantolonYazan: Yaşar Kemal
Seslendiren: Köksal Engür
Kemal in yazım stili yalın ve çarpıcı; köylülerin
ağzından bütün insanlık adına konuşuyor.
Publisher s Weekly, (A.B.D.)
Publisher s Weekly, (A.B.D.)
Korkunç bir duyarlık ve acımasız bir
şiir…
Observer, (İngiltere)
Observer, (İngiltere)
Sadelik ve dürüstlükle anlatılan bu öyküler
insanın belleğine kazınıyor.
The Milwaukee Journal, (A.B.D.)
The Milwaukee Journal, (A.B.D.)
Yoksulluk, boş inanlar, sinekler, toz, ölümüne
çalışma, uçsuz bucaksızlık, bitkinlik, yabanlık, yılmazlık.(…) Çaresizlikten
doğan acıma ve duyarlığın evrensel boyutları.
The Guardian, (İngiltere)
The Guardian, (İngiltere)
Köylülerin sefaletini ve sosyal eşitsizliği dile
getiren kitaplarıyla Yaşar Kemal, Türkiye deki son üç kuşağı en derinden
etkileyen yazar.
Neue Zürcher Zeitung, (İsviçre)
Neue Zürcher Zeitung, (İsviçre)
Yaşar
Kemal
Nigâr Hanım ile
çiftçi Sadık Efendi’nin oğlu olarak aslen Van-Erciş yolu üzerinde ve Van Gölü’ne
yakın Muradiye ilçesine bağlı Ernis (bugün Ünseli) köyünden olan bir aileden
dünyaya geldi. Kendi anlatımına göre bir Türkmen köyünde tek Kürt ailenin çocuğu
olarak doğup büyüyen Yaşar Kemal, evde sadece Kürtçe köyde ise Türkçe konuşurdu.
Ailesi, Birinci Dünya Savaşı’ndan dolayı Adana’nın Osmaniye ilçesine bağlı
Hemite (bugün Gökçedam) köyüne yerleşti. Beş yaşındayken, babasının camide
öldürülüşüne tanık oldu. Orta okul döneminde çeşitli işlerde çalıştı.
Kuzucuoğlu Pamuk Üretme Çiftliği’nde ırgat kâtipliği (1941), Adana Halkevi
Ramazanoğlu kitaplığında memurluk (1942), Zirai Mücadele’de ırgatbaşlığı, daha
sonra Kadirli’nin Bahçe köyünde öğretmen vekilliği (1941-42), pamuk
tarlalarında, batozlarda ırgatlık, traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarında
kontrolörlük yaptı.
Sesli Öyküler, “Mustafa açlıktan, yorgunluktan titriyordu” Beyaz Pantolon –
Yaşar Kemal
Sanat
hayatı
1978 yılındaki
yaptığı bir söyleşide sanat çalışmalarına ilkokula başlamadan önce şiirle işe
koyulduğunu ve okula başladığında “yaşlı halk şairleriyle çakıştığını”
anımsadığını belirtti. İlkokulun son sınıfındayken arkadaşı Aşık Mecit, çok iyi
saz çalarken kendisi annesinden ötürü sazı “berbat” çalmaktaydı. Bunun nedenini
şu sözlerle dile getirdi:
“Benim saz
çalamamamın sebebi var, anam aşık olacağım da diyar diyar dolaşacağım diye saza,
aşıklığa düşman olmuştu. Onun tek çocuğuydum ve gözünden ayırmıyordu beni.
Okulda, düğünlerde bayramlarda beni hep Aşık Mecitle çakıştırırlardı. Aşık
Mecitle Kadirlide bir kahvede bir gece sabaha kadar çakıştığımı şimdi iyice
anımsıyorum.”
Ortaokuldan
ayrıldıktan sonra folklor derlemelerine başladı ve 1940-1941 yılları arasında
Çukurovadan ile Toroslardan derlediği ağıtları içeren ilk kitabı olan Ağıtlar,
Adana Halkevi tarafından 1943 yılında yayınladı. 1944 yılında ilk hikâyesi Pis
Hikâye’yi yayınladı. Bunu, Kayseri’de askerlik yaparken yazmıştı. Bebek,
Dükkâncı, Memet ile Memet öyküleri 1950′lerde yayımlandı.
Kemal Sadık Göğceli
adı ile çeşitli yayımlarda yazarken Yaşar Kemal adını Cumhuriyet gazetesine
girince kullanmaya başladı. 1952 yılında yayımlanan ilk öykü kitabı olan Sarı
Sıcak’ta da yer alan Bebek öyküsü burada tefrika edildi.
1947′de İnce Memed’i
yazdı fakat yarım bıraktı ve 1953-54 te bitirdi. Romanı yazma nedeni eşkiya
olan ve dağda vurulan amcasının oğlunun vurulması olduğunu 1987 yılındaki bir
söyleşisinde belirtti. Ayrıca aynı söyleşide, çocukluğunun eşkiyalığın içinde
geçtiğini, dayısının “en büyük” eşkiyalardan biri olduğunu, o çevrede 1936′lara
kadar beş yüze yakın eşkiya bulunduğunu ve bunlardan birinin de Kurtuluş
Savaşı’nda Kadirli’yi ilk örgütleyenlerden olan Karamüftüoğlu ailesinden ünlü
Remzi Bey olduğunu söyledi. Remzi Bey’in kendisine, ilk İnce Memed hikayesinde
“Çakırdikeni” diye yer alan diken hikâyesini anlattı ve Yaşar Kemal’le
“eşkıyalığın felsefesini” yaptı.
Yaşar Kemal’in
dünyada ilk kez yayımlanan eseri, Bebek öyküsüdür ve önce Fransızcaya, sonra
İngilizceye, İtalyancaya, Rusçaya, Romenceye ve diğer dillere
çevrildi.
Kitaptan bir bölüm
Çocuk: Anam, dedi,
anam, yarın sabah gün ışımadan uyandır beni.
Gene uyanmazsan
Uyanmazsam iğne sok etime. Saçlarımı çek. Döv beni.
Soluk yüzlü, ince kadının kara gözleri sevinçli bir ışıltı içinde kaldı.
Ya gene uyanmazsan
Öldür beni.
Kadın var gücüyle çocuğu kucağına alıp, bağrına bastı.
Cannn! dedi.
Uyanmazsam… Çocuk düşündü. Birden: Ağzıma biber koy, dedi.
Anası yeniden, aynı sevecenlikle, gözleri yaşararak onu bağrına basıp öptü.
Çocuk boyuna yineliyor:
Bak uyanmazsam ağzıma biber koy ha!..
Ana: Can! diyor.
Biber çok acı olsun.
Şımarıyor, tepiniyor, ara vermeden boyuna haykırıyor:
Acı biber, kırmızıbiber… Bir yaksın ki ağzımı… Bir yaksın ki… Hemencecik… Hemencecik uyanayım.
Anasının elinden kurtuluyor, o hızla çardağa çıkıp yatağa giriyor.
Bunaltıcı bir yaz gecesi… Gökte tek tük soluk yıldızlar, kocaman, testekerlek bir ay… Yatak ekşi ekşi ter kokuyor.
Yanına yönüne dönüyor. Sonra bir karar: Sabaha kadar uyumam. Seviniyor. Sabahleyin, anası Osman, der demez, hemen kalkıp boynuna sarılacak. Nasıl da şaşacak bu işe anası! Yatağın içinde sevinçle hopluyor. Sevinci bir an sönüverip, içine korku giriyor: Ya uyursam. Kendi kendine hep yineliyor: Uyumam. Uyumam, işte. Neden uyuyum Ne var uyuyacak
Az sonra anası gelip yatağa, yanına uzanıyor. Okşuyor:
Yavrum, diyor, uyudun mu
Osman hiç mi hiç ses çıkarmıyor. Anası kucaklayıp öpüyor. Osmanın içinden ılık ılık bir sevgi, aşka, dostluğa benzer ağlatıcı bir şeyler geçiyor. Sabahı bekliyor. Anası nasıl şaşacak. Aklı fikri, sabahleyin hemencecik uyanıp nasıl şaşırtacağında.
Ana uyumuş, Osman yatakta dönüyor. Gözkapakları ağırlaşıyor. Osman kendini öyle kolay kolay bırakmıyor.
Gene uyanmazsan
Uyanmazsam iğne sok etime. Saçlarımı çek. Döv beni.
Soluk yüzlü, ince kadının kara gözleri sevinçli bir ışıltı içinde kaldı.
Ya gene uyanmazsan
Öldür beni.
Kadın var gücüyle çocuğu kucağına alıp, bağrına bastı.
Cannn! dedi.
Uyanmazsam… Çocuk düşündü. Birden: Ağzıma biber koy, dedi.
Anası yeniden, aynı sevecenlikle, gözleri yaşararak onu bağrına basıp öptü.
Çocuk boyuna yineliyor:
Bak uyanmazsam ağzıma biber koy ha!..
Ana: Can! diyor.
Biber çok acı olsun.
Şımarıyor, tepiniyor, ara vermeden boyuna haykırıyor:
Acı biber, kırmızıbiber… Bir yaksın ki ağzımı… Bir yaksın ki… Hemencecik… Hemencecik uyanayım.
Anasının elinden kurtuluyor, o hızla çardağa çıkıp yatağa giriyor.
Bunaltıcı bir yaz gecesi… Gökte tek tük soluk yıldızlar, kocaman, testekerlek bir ay… Yatak ekşi ekşi ter kokuyor.
Yanına yönüne dönüyor. Sonra bir karar: Sabaha kadar uyumam. Seviniyor. Sabahleyin, anası Osman, der demez, hemen kalkıp boynuna sarılacak. Nasıl da şaşacak bu işe anası! Yatağın içinde sevinçle hopluyor. Sevinci bir an sönüverip, içine korku giriyor: Ya uyursam. Kendi kendine hep yineliyor: Uyumam. Uyumam, işte. Neden uyuyum Ne var uyuyacak
Az sonra anası gelip yatağa, yanına uzanıyor. Okşuyor:
Yavrum, diyor, uyudun mu
Osman hiç mi hiç ses çıkarmıyor. Anası kucaklayıp öpüyor. Osmanın içinden ılık ılık bir sevgi, aşka, dostluğa benzer ağlatıcı bir şeyler geçiyor. Sabahı bekliyor. Anası nasıl şaşacak. Aklı fikri, sabahleyin hemencecik uyanıp nasıl şaşırtacağında.
Ana uyumuş, Osman yatakta dönüyor. Gözkapakları ağırlaşıyor. Osman kendini öyle kolay kolay bırakmıyor.
Bir an kalkıp derin
derin soluk alan anasının yüzüne bakıyor. Yüz, ay ışığında bembeyaz parlıyor.
Örgülü gür saçlar, şimdi daha kara görünüyor. Örgülü uzun saçlar, yastığın
beyazlığında çöreklenmiş. Örgülerde pırıltı. Uzun zaman saça, bembeyaz yüze
bakıyor. Sonra başı ağırlaşıp yastığa düşüyor.
Sarı SıcakYaşar Kemal, 1952
0 yorum :
Yorum Gönder